İçeriğe geç

Osman Kutlu Yazılar

AFFETMEK APTALLIKTIR

Share

Neymiş “Affetmek büyüklük” müş. Hadi oradan! Neden büyüklük olsun? Büyüyecek bir şey varsa eğer o da hata yapanın egosudur. Yoksa affeden için herhangi bir büyüklük söz konusu olmaz. Aksine affedeni küçültür. Çizgisini bozar, yapılanı kabul etmiş olur, onuru zedelenir, gururu kırılır. Bakınız, insanın bilinçaltı farklı çalışır. Bilinçaltımızda bizi biz yapan değerler vardır. Elimizle tutamadığımız ama bizi el üstünde tutulur yapan değerler vardır. Ve bunlar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bir tanesi zarar görür, kırılırsa bütün zincir dağılır. Diğer taraftan insanlar en iyi yaşayarak anlar, kavrar, öğrenir. Hem de öyle güzel anlar ve öğrenir ki yoğurdu üfleyerek yemeye başlar. Bizler doğanın bir parçasıyız. Doğada bütün canlılar yaşayarak öğrenir. Bütün hayvan eğitimleri yaşatarak gerçekleştirilir. Doğada bütün canlılar sürekli bir değişim içindedir. Bu değişim de gelişimi getirir.…

Share

İçimizdeki kurtla kuzu

Share

İnsan, tek bir yapı içinde ve aynı karakterde değildir. İçinde her zaman iyi ve kötüyü birlikte barındırır. İyiyle kötü, sakinlikle çılgınlık, sevgiyle nefret her zaman içimizde var olan kavramlardır. Bunları birbirinden ayıramayız ama kontrol edebiliriz. İçimizdeki duyguları kontrol etme konusunda hemen her yerde bize tavsiyeler verilir. Ancak aslında kontrol tek taraflı değildir. Hem kendimizi ve karşımızdakini kontrol etmemiz hem de karşımızdakinin kendini ve bizi kontrol etmesi söz konusudur. Dünyanın en sakin insanı bile delirtilebilir ve çığırından çıkarılabilir. Yani tek başımıza kendimizi kontrol etmeye çalışmak yeterli değildir. Karşımızdakini de kontrol etmemiz gerekir. Kısaca her insanın içinde bir kurt ve bir kuzu bulunur. Biz hangisini beslersek, o öne çıkar. Yani kontrol dediğimiz şey aslında o duyguları beslememizle ilgilidir. Her ne kadar bütün kitaplarda sürekli iyi düşünmekten bahsedilse…

Share

HAYAT SINAVI

Share

Kaderin/hayatın (Her ne derseniz) bizi sürekli sınav yaparak ders verdiğini, yaşatarak, çektirerek öğrettiğini sanırız. Hatta “Hayat ve okul arasındaki fark, okulda önce öğretilir sonra sınav yapılır, hayat ise önce sınav yapar sonra öğretir” diye bir anlatım da vardır. Oysa tam tersidir. Kader önce verir sonra sınar. Sınavı geçemezseniz verdiğini de alır. Ama aslında alan da kader değildir. Kaybeden sizsinizdir. Genelde verileni biz aldık sayarız ve kaybettiğimizi kaderin aldığını iddia ederiz. Oysa kader geri almaz, aksine çok bonkördür. İsterseniz verir hem de ne isterseniz onu verir. Ancak onun verdiğini alabilmenin iki şartı vardır: İlk şartı istemektir ki “İstemeyi Bilmek-1” ve “İstemeyi Bilmek-2” konu başlıklarıyla bunu yazmıştık. İkinci şartı ise elini uzatmaktır. Yani istediğinizin geldiğinde elinizi uzatıp almak size kalmıştır. Hemen her gün önümüze istediğimiz bir çok…

Share

Başkası Hakkında Konuşmak

Share

Hayat insanın önüne hep güzel şeyler koyar, onu kendimiz kötüleştiririz. Çünkü egolarımız ve gereksiz merakımız bizi yanlışa götürür. Bir bilgisayar korsanının sloganında gördüğüm ifadeyi çok severim: Hayat basittir, onu zorlaştıran bizleriz. Gerçekten de öyledir. Hayatın önümüze getirdiği güzellikleri görüp yaşamak yerine kendi egolarımızın, isteklerimizin, meraklarımızın peşinde koşmaktan ömrümüzü tüketiriz. İnsan sosyal bir varlıktır. Çevremizde sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanlar vardır. İşte bu sosyal yapı içindeki sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanlar bizim hayatımızın güzelliklerle dolu akışına karşı kendi kendimizi sıkıntılara sokmamıza vesile olurlar. Ve hemen her zaman da bu etkilerinden haberleri olmaz. Özellikle gıybet, dedikodu dediğimiz aktarımlar içinde en çok konuşulan konu çevremizdeki bu sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanlardır. Sevdiklerimizi övmeye, sevmediklerimizi yermeye çalışırız. Çoğu zaman da başkasının bizim de sevmediğimiz biri hakkında söylediği gerçek dışı ithamları biraz da…

Share

Klavye Savaşları, F Klavye, Q Klavye

Share

Türk F Klavyesinin dünyanın en hızlı klavye dizilimine sahip olduğunu ve tamamen Türk eğitimcilerinin eseri olduğunu biliyor muydunuz? (Detayları aşağıda) Buna karşılık Q Klavyenin de dünyanın en kötü klavye düzenine sahip olduğunu ve bu dizilimin bilinçli olarak yapıldığını biliyor muydunuz? (Detayları en aşağıda) Standart Türk Klâvyesi:  1930’lu yıllardan başlayarak, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmamış, standart olmayan, değişik harf dizinleriyle oluşturulmuş çeşitli yabancı daktilo klâvyeleriyle çalışmanın sıkıntılarını giderme isteklerini, 1946 yılından itibaren Öğretmen çabaları olarak sürdürdü. Türk Dil Kurumu verileriyle Eğitim Kurumlarında 10 yıl süren çalışmalar ve denemeler sonucunda oluşturduğu Klâvye dizinini Millî Eğitim Bakanlığına sunarak, Türkçe harfler için de ideal olabilecek bir Millî Klâvye ihtiyacını anlatıp en üst düzeylerde ele alınmasını ancak 1955 yılında sağlayabildi. Yöneticiliğini ve sözcülüğünü yaptığı “Yabancı uzmanlarla da pekiştirilmiş İhtisas Komisyonu”nca…

Share

Türk Alfabesi ve Bilgisayar Teknolojisi

Share

Hiç merak edeniniz oldu mu bilmem? Alfabemizin özelliklerini, nasıl oluştuğunu? Alfabemizde 29 harf olup, dilimizde geçen bazı sesleri tam olarak karşılamaktadır (ş,ğ,gibi), ancak bazı sesleri resmi olarak karşılamaz. Sadece kullanımda uzatmalarla düzenler (â,î, gibi). Bazı sesleri ise özellikle halk kullanımından kaldırır (yumuşak k diyebileceğimiz, k ile n arası bir sestir. Genelde halk ağzı olarak kullanılır. Resmi kullanımı yoktur). Alfabeyi Atatürk hazırlamıştır. Hem de bu konuda uzman olmamasına rağmen, söylenenlere göre bir gecede! (Lütfen yazının sonunda bu kısmı bir daha okuyun)   Bilgisayar teknolojisi ilerledikçe, Amerika, bu konuda daha da ilerleyebilmesi için gerekli olan şartları araştırmaya başlar. Klavye ve fare (mouse) kullanımı, özellikle acemi kullanıcıların hızını yavaşlatmakta ve teknolojik hız artışına, bu kullanıcılara uymak zorunluluğu yüzünden engel olmaktadır. Bunu kaldırabilmenin çareleri aranır. Bilgisayarla sesli iletişim tekniği…

Share

Dershane-Dersane

Share

Ülkemizde bazı konular var ki, mevcudiyetinin tartışılması gerektiği halde, vazgeçilmez, asli unsurlardan birisi olmuş durumda. Dershaneler, bu konulardan bir tanesi. Tartışılması gereken konu, dershanelerin gerekliliğinden çok, çalışma sistemleri ve uygulamaları. Benim anladığım ve dünyada da uygulanan şekli, dershanenin, okuldaki eğitime yardımcı olması, takviye etmesidir. Belli konularda eksiklerin giderilmesi, belli konularda daha ileri seviyelere çıkılabilmesi, belli konulara özel eğitimler verilmesi, vs. sayılabilir. Eksiklerin giderilmesi konusunda faaliyet söz konusu olduğunda, tıpkı özel ders verilmesi gibi, öğrenciye özel bir program uygulanır. Özel dersten farkı, aynı konularda eksik olan öğrencilerin bir araya getirilmesi ile daha ekonomik olmasıdır. Belli alanlarda ilerlemek isteyen öğrenciler için (matematik veya fizik alanında bir üst okula veya üniversiteye gitmek isteyenler için), daha ileri seviyede konuların programlanarak verilmesi. Yabancı ülkelerde genel sınav sistemleri yerine okullara özel…

Share

Çeteler

Share

Son günlerde gizli örgüt ve çete lafları çokça duyulmaya başlandı yine. Bu işin aslına ve nasıl olduğu konusuna açıklık getirelim.   Farz edelim ki siz birkaç arkadaşınızla belli bir gruba, olaya veya duruma karşı tavır içindesiniz ve bunu düşünceden eyleme geçirmeye karar verdiniz. Bu amaçla bir grup veya örgüt kurdunuz. Bu örgüte güzel ve etkili bir isim koydunuz, logo hazırladınız, amaç ve prensipler oluşturdunuz. Hatta kart bile bastırdınız. Bunca uğraşının sonucunda elbette çevrenize, eş-dost ve arkadaşlarınıza anlatmaya, tanıtmaya başladınız. Bunların arasında devletin resmî görevlileri de var.   Üstte geçen “devlet” kavramını biraz açalım. Devlet, kişi ve kurumların üzerinde, soyut bir kavram olup, kavramı oluşturan tüm unsurların mevcudiyetiyle işlerlik kazanır, yaşar. Bu unsurlara bağımsızlık da dâhildir. Günlük kullanımda geçen “devlet” kelimesi ancak ve ancak bu soyut…

Share

Ceviz

Share

HİÇ CEVİZ KIRDINIZ MI? Pek çoğunuz ceviz kırmış veya yemişsinizdir!.. Bir kısmınız da dalında yada yeni kopmuş haliyle cevizi görmüşsünüzdür!. Ceviz üzerine, ceviz kırmak üzerine pek çok şey söylenmiştir… Hatta bazıları ceviz ağacına benzetmiştir kendisini şarkısıyla; “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında; Ne sen bunun farkındasın, ne polisler farkında!.” Diyerekten… Ceviz ile insan arasındaki benzerlik bilmem hiç dikkatinizi çekti mi?.. Cevizin gümüş iyonu içeren tek meyve ve beynin gümüş iyonu ihtiyacı olan tek organ olduğunu biliyor muydunuz? Eğer cevizi ortadan ikiye bölüp tahta kabuğunu çıkartırsanız, içinin iki yarım küreli insan beynine ne kadar benzediğini fark etmişsinizdir elbet… Ama ben bu benzerlikten söz etmiyorum!. Ya neden bahsediyorsun, dediğinizi duyar gibiyim… Hemen açıklayayım… Dalından düşmüş cevizi gördünüz mü bilmem, üzeri noktalı yeşil renkte bir kabukla kaplıdır!. Eline…

Share

Burası Bir İlköğretim Okulu

Share

Şimdi size bu ülkenin İlköğretim Okullarından birini anlatacağım.   Burası şirin ve cıvıl cıvıl bir orman köyü. Yolu kıvrıla kıvrıla gider dağların arasından. Taşımalı sistem sayesinde civar köylerin çocuklarını da bünyesinde barındırır. Köyün ilçeyle hemen hemen tek bağlantısı da okul servisleridir. Yani servisler olmadığı zamanda hastalanırsanız veya ilçeye gitmeniz gerekirse ya özel aracınız olacak ya da araç kiralamak zorundasınız. Orman köyü ama suyu yok ne yazık ki… Okulun da suyu yok tabii. Su sadece sabah ve akşam iki saat akıyor. Ama bu saatlerde okulda kimse olmadığı için okulun mevcut deposu doldurulamıyor. Okulun bir tane hademesi var, kadrolu. İlçede oturuyor. Servisle gidip geliyor. Ne zaman okulun temizlik ve diğer hizmetlerini yaptığı anlaşılabilmiş değil. Bir de köyden bir hademe tutulmuş. Tutulmuş da, faaliyetleri paylaşmışlar. Yarısı kadrolunun, yarısı…

Share